Fen Edebiyat

Toplumun Güvencesi: Bilim Temelli Psikoloji

“Bilimsel temele dayanmayan her uygulama risklidir”
Dünya Psikologlar Günü kapsamında Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Haber Ajansı’na röportaj veren Doç. Dr. Eliz Volkan, psikolojinin her alanda önemine işaret ederek, “Psikologlar eğitim kurumlarından hastanelere, adalet sistemine, rehabilitasyon merkezlerine, kurumlara, özel danışmanlık ofislerine yani birçok alanda görev alabilir” şeklinde konuştu. Bireylere ve topluma verilen hizmet kalitesi için, standardize bir eğitim verilmesinin önemine değinen Volkan, insanların akıl sağlığı uygulamalarına eskisinden çok daha açık olduğunu, tabulaşmış kanılardan ayrıştıklarını gözlemlediğini ifade etti. Meslek yasasının olmayışının Kıbrıs’ın kuzeyinde psikoloji alanının kanayan yarası olduğunu dile getiren Volkan, “Yasanın olmayışının yarattığı açığı değerlendirenlerin bazı uygulamaları, toplum sağlığına ciddi şekilde zarar verebilir” uyarısında bulundu. “Bilimsel temele dayanmayan her uygulama risklidir” dedi.

1.    Psikologların toplumdaki önemli rollerine dikkat çekmek amacı ile kutlanan bu anlamlı günde, Kıbrıs’ta psikologların toplumsal yaşama sunduğu katkıları ve toplum tarafından nasıl algılandıklarını aktarabilir misiniz?
Psikologlar eğitim kurumlarından hastanelere, adalet sistemine, rehabilitasyon merkezlerine, kurumlara, özel danışmanlık ofislerine kadar birçok alanda görev alabilir. Meslek tanımları gereği de bireylerin psikolojik dayanıklılığını arttırmak, sağlıklı iletişim kurmalarına destek vermek, toplumsal uyumu güçlendirmek gibi bir dizi alanda hizmet sunmakla birlikte, daha özelleşmiş klinik alanlarda, patolojik durumları deneyimleyen kişilere tedavi ve müdahale hizmeti de sunarlar. 
Kıbrıs’ın kuzeyinde de psikologlar, bireylerin genel anlamda akıl sağlığını desteklemekten, toplumsal dayanışmayı güçlendirmeye kadar birçok alanda çok yönlü katkılar sunmakta. Ancak ne yazık ki psikologların mesleki sınırlarını belirleyecek, özlük haklarını koruyacak ve etik ihlallerin oluşması durumunda başvurabilecekleri bir meslek yasasının olmayışı çok ciddi riskleri de beraberinde getiriyor. Sunabileceğimiz katkının optimum düzeyde olamamasının en büyük sebebi, meslek yasasının olmayışı. Bu durum, psikoloji eğitimi almamış kişilerin farklı şeyleri yapabildiği iddiasıyla aslında topluma zarar verebilecek uygulamalarda bulunabilmesine neden oluyor. Yeni dönemde çok popüler olan aile dizimi gibi, bizim aslında parapsikoloji dediğimiz, kanıta dayalı olmayan uygulamaların kendine alan bulmasına neden oluyor. Psikoloji, kanıta dayalı, bilimsel arkaplanı olan terapi ve tedaviler veya yine kanıta dayalı olan bir bulgu üzerine şekillenmiş olan bir alandır. Ayrıca psikoloji eğitimi almış bir insan çok ciddi bir etik eğitiminden geçer. Bu eğitimden geçmemiş bir kişinin, yasanın da olmayışından kaynaklı açığı değerlendiriyor olması hem toplum sağlığı açısından ciddi bir risktir, hem de bizim sunacağımız katkıları zedeler niteliktedir. Bu bağlamda, toplumsal akıl sağlığının riske atılmaması adına, katkılarımızı en optimum düzeyde sunabilmemiz için, bu konunun bir an önce gündeme taşınması gerekir. 
Bireylere ve topluma verilen hizmetin kalitesi içinse standardize bir eğitimin verilmesi, özellikle klinik psikoloji gibi alanların bu bağlamda standardizasyonunun uluslararası kurumların önderliğinde ilerleyen sistemler üzerinden yapılması, Avrupa ve ABD’de olduğu gibi lisanslı bir sisteme geçilmesi gerekir. Tüm bunların gerçekleşmesi halinde toplumun psikoloji alanına olan bakışının da pozitif yönde değişeceğini düşünüyorum. Nitelikli psikologların artışı ile toplumun tutumunun olumlu yönde değiştiğini zaten şu anda da gözlemleyebiliyoruz. İnsanların akıl sağlığı uygulamalarına eskisinden çok daha açık olduğunu, yakın baktığını, bunlardan faydalanmaya daha hevesli olduğunu, tabulaşmış kanılardan ayrıştıklarını gözlemliyorum. Bu bahsi geçen sorunların da çözülmesi ile Kıbrıs’ın kuzeyinde psikolojinin geleceği çok daha parlak olacaktır. 

2.    Kıbrıs'ta psikolojinin farklı dalları, bireysel ve toplumsal düzeyde nasıl olumlu katkılar sağlamakta.  Psikologlar bu katkıları artırmak adına hangi fırsatları değerlendirebilir?
Psikoloji bilimi APA’nın 56 farklı alt bölümde incelediği bir alandır. Bu demektir ki psikoloji, insan olan her yerde, insanın yaptığı her işte bir araştırma konusu edinen, bu bağlamda konuşacak ve söyleyecek sözü olan kişileri yetiştirir. Psikolojinin Kıbrıs’ın kuzeyinde çok da bilinmeyen, yaygın görülmeyen çok kıymetli alanları var. Örneğin trafik psikolojisi… Kıbrıs’ın kuzeyinde trafik psikolojisi inanılmaz derecede önem verilmesi gereken bir alan. Polis Müdürlüğü ve Trafik şubeleri ile birebir çalışması gereken alanlardan biri. Bunun önünün kesinlikle açılması gerektiğini düşünüyorum. Sosyal psikolojinin özellikle çözümsüzlük alanında, iki toplumlu çalışmalarda kullanılması gerekir. Bu tarz çözümsüzlük süreçlerinde özellikle bireyleri, grupları ve grup iç çatışmalarını algılamak için sosyal psikoloji ciddi bir birikim ortaya koyar. Yine alanı takip edenler bilecektir, şu an çok ciddi bir teknoloji gelişimi içerisindeyiz. Bilişsel psikoloji, nöropsikoloji gibi alanların önü çok daha fazla açılacak. Bu alanlara ciddi yatırımlar yapılmalıdır diye düşünüyorum. Örgütsel ve Endüstri Psikolojisi gibi bir alandan ciddi şekilde paydalanılabilir. Kurumlar bu noktada performans arttırmaya yönelik olarak, tüketici davranışına yönelik olarak, özel sektör de devlet de bu alandan faydalanabilir. Aslında bu gibi psikolojinin pek de bilinmeyen ama toplumun her alanında bireylere çok fazla fayda sağlayabileceği alanlar var. 
 

uku-bilim-temelli-psikoloji-web2

3.    Son yıllarda psikoloji biliminin daha fazla ilgi gördüğünü ve insanların ruh sağlığı konusunda daha fazla farkındalık kazandığını gözlemliyoruz. Ancak psikolojik hizmetlere erişim bazı anlamlarda hala sınırlı. Kıbrıs’ta bu konuda yapılması gerekenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu kısmı terapi hizmeti üzerinden ele almak istiyorum. İnsanların terapi hizmetlerine verdikleri önem artıyor ve bu bizler için son derece pozitif bir gelişme. Ancak aynı zamanda terapi hizmeti arayışı da artıyor. Bir meslek yasası olmadığı için terapi hizmetlerinin ücretlendirme politikaları da çok çeşitli olabiliyor. Devlet hastaneleri de bu hizmeti veriyor ancak yoğunluktan ötürü kısıtlı kalıyor. Kırsal bölgelerdeki kişiler bu hizmetlerden yeterince faydalanamayabiliyor. Her birimde çalışabilecek bir klinisyene, bir psikoloğa ciddi şekilde ihtiyaç var kırsal kesimlerde. Bu bağlamda devlet destekli psikolojik danışma merkezlerinin yaygınlaşması, özellikle psikolojik hizmetlerin yurt dışında da olduğu gibi sigorta kapsamına girmesi çok önemli. Okullarda ve bazı iş yerlerinde psikolojik danışmanlık uygulamalarının başlatıldığını gözlemliyoruz. Daha da yaygınlaşması ve hatta her kurumda olması gerektiği kanısındayım. Teknoloji çağındayız ve bir şekilde çevrimiçi olarak da birçok hizmeti uygulayabilir pozisyondayız Çevrimiçi hizmetlerin desteklenmesi, arayüzlerin oluşturulması, devlet destekli hizmetlerin bu alana da taşınarak hizmet ağını çoğaltması ve güçlendirilmesi gerekir. 

4.    Psikologların medya ve eğitim alanları ile iş birliği yaparak toplumda daha büyük bir etki yaratmasını nasıl sağlayabiliriz?
Bu çelişkili bir konu diye düşünüyorum. Pek çok kişi hem sosyal medyayı hem de ana akım medyayı kullanarak psikoloji alanında bir dizi bilgi sunabiliyor. Özellikle televizyonda gündüz kuşağında neredeyse her programda bir psikolog var veya sosyal medya içeriklerine baktığımızda psikoloji ile ilgili etiketlerin çok sayıda takipçisi olduğunu gözlemliyoruz. Aslında bunların pozitif etkisi olmasını bekleriz ama ne yazık ki öyle olmayabiliyor. Çünkü burada paylaşılan bilgiler her zaman doğru nitelikte veya yeterlilikte olmayabiliyor. Bireyler kirli bilgiyi, yalnış bilgiyi doğru zannederek hayatına entegre edebiliyor. Bu çok büyük bir tehdit. Bireylerin doğru, yeterliliği olan, bilimsel olan bilgiyi almasını isteriz her zaman. Normalde bir bilimsel yayın yapılırken veya bir sunum yapılacağında bir hakem sürecinden geçilir. Sizi ve çalışmanızın içeriğini denetleyen bir sistem vardır. Böyle bir değerlendiricinin olmadığı, bireylerin dilediğini paylaşma özgürlüğünün olduğu alanlarda yanlış bilgilerin yayılması da daha olası. Bu noktada sorumluluk bu televizyon programlarını ve sosyal medya hesaplarını takip eden kişilere de düşüyor aslında. Takip ettiği kişilerin yetkinliği, yeterliliği, niteliği, bilgisine güvenebilecek kadar kişileri araştırmış olması gerek. Aksi takdirde kendimize doğru bilinen yanlışlardan oluşan bir alan yaratmış oluruz. 
Klinik anlamda konuşacak olursak, eğer bu platformlarda bahsi geçen bir durumu kendimizde gözlemliyorsak, semptom gösterdiğimizi düşünüyorsak, kendimizde belirtiler fark ediyorsak ve bu farkındalıktan hareketle destek arayışı için biz uzmana başvuruyorsak bunda bir problem yok. Aksine bu olumlu bir şey. Ancak bunları gözlemlediğimizi düşünerek kendimizi bir kalıba sokuyor, kendimizi ya da başkalarını etiketliyorsak, o etiket çevresinden bir yol çiziyorsak bu ciddi bir risk taşır. Çünkü kişisel faktörler, bireyin yaşadığı şeyler gibi pek çok faktör bu bulguların ortaya çıkmasında rol oynamış olabilir. Zaten psikoterapi sürecinde bizim onu irdeleyiş şeklimizde bir dizi farklı nokta daha yer alır ve değerlendirmeler bunlar üzerinden ilerler. Dolayısı ile aslında çok komplike bir şeyi çok basitleşmiş şekilde kendinize biçmiş olursunuz bu biçim de her zaman uymayabilir.

5.    Dijital çağın etkisiyle birlikte özellikle gençlerde artan kaygı, yalnızlık ve tükenmişlik hissiyle daha sık karşılaşılıyor. Bu konuda psikoloji biliminin sunduğu çözüm yolları nelerdir? Teknoloji ve yapay zekâ destekli uygulamaların psikolojik hizmetlerde kullanımı artıyor. Kişilerin pek çok konuda olduğu gibi psikolojik destek konusunda da chatbotlara yöneldiğini görüyoruz. Sizce bu uygulamalar psikolojik destek süreçlerini nasıl dönüştürüyor? 
Dijitalleşme kaçabileceğimiz bir şey değil. Bir şekilde kendimizi entegre etmemiz gerek. Bu soruların benzerleri şu anda birçok alanda tartışılıyor. Teknolojinin getirileri çok avantajlı olabilir. Özellikle standardize bi uygulama yapıyorsanız, örneğin her görüşmede yapılacaklar belli, standart uygulamalar var gibi her şeyin çok mekanik olduğu bir sistemden bahsediyorsanız ve bunu birebir entegre edebiliyorsanız, bu işlevsel olabilir. Ancak insan çok komplike bir varlık. Dolayısı ile o mekanik sistem çoğunlukla bizim alanımızda işlemeyen bir şey. İnsan faktörü, çok bilinmez bir faktör. 
Ama örneğin virtual reality dediğimiz VR sistemlerinin yapay zeka (AI) bazında ciddi entegrasyonu olduğunu biliyoruz. VR sistemleri mesleğimizin birçok alanında yenilikçi bir uygulama olarak kullanılabilir. Klinikte çalışılan alanlardan biri de fobiler. Bunun için uygulanacak olan maruz bırakmanın bireylere birebir VR hizmeti ile sunmanın etkisiyle bizim geleneksel uygulamalarımızın etkisinin farklı olacağını düşünüyorum. VR bu anlamda çok daha etkili olabilir. Bununla ilgili bir dizi çalışma da mevcut. Dolayısı ile bu tarz konularda teknolojinin alana entegrasyonu çok büyük önem taşıyor. Bir diğer noktadan baktığımızda, gelen jenerasyon teknoloji ile doğdu. Bu jenerasyonun alıştığı dilden konuşabilmemiz için de teknolojiyi entegre etmemiz gerek alana. Ancak teknolojinin entegrasyonunda etik standartlar ve veri gizliliği bağlamında nasıl ilerlenilecek bu benim için büyük bir soru işareti. Çünkü bizim için etik ve gizlilik son derece önemli.
Dijitali ne kadar kullanacağımız, bireyin yaşadığı sıkıntı ile de doğrudan alakalı. Şu sıralar teknoloji bağımlılığı, dijital medya bağımlılığı, henüz DSM’ye geçmemiş olan ancak hakkında pek çok çalışma yapılan patolojik internet kullanımı gibi bir dizi kavramla tanışıyoruz. Bu sıkıntılar ile gelen kişilere teknoloji ne denli kullanılabilir?

6.    Toplumsal travmaların yaşandığı dönemlerde (deprem, pandemi, yangın, savaş, vb.) psikologların rolü daha da önem kazanıyor. Bu tür krizlere hazırlık ve krizlerin sonrasında destek anlamında Kıbrıs’ta nasıl bir psikolojik destek altyapısı var?
Toplumsal travma dediğimiz kavram, travmanın daha kolektif bir hal almasından dolayı, bireylerin yaşadıkları içsel çatışmalardan daha büyük bir kavram. Birçok kişi aynı deneyimden muzdarip olduğunda karşımıza çok daha kolektif bir şema çıkıyor. Kıbrıs’da bu durumdan çok ciddi şekilde payını almış, savaş geçirmiş, savaş geçirmiş jenerasyonun çocukları olarak sistemsizliğin içerisinde kuşaklararası travma aktarımı ile büyümüş, ayrıştırıcı tutumlara maruz kalmış, bir toplum yaşıyor. Daha yakın dönemde hepimizin içini acıtan bir 6 Şubat depremi yaşadık. Psikoloji biliminin neler yapabileceğini ve buna ne denli ihtiyacımız olduğunu bir kez daha anladığımız bir dönemdi. Toplumu ayağa kaldıracak, dayanıklılığı kampçılayacak bir dizi işleme gerek olduğunu gördük. Bu durumla baş etmede psikolojik müdahalelerin aslında ne denli etkili olabileceğini net şekilde deneyimledik. Ve aslında bunun ne kadar eksik olduğunu da gözlemledik. Kıbrıs’ta bununla ilgili bir altyapı var mı derseniz, ne yazık ki var diyemem. Pandemi sürecinde bu altyapı için konuşuldu, olmadı. 6 Şubat depreminde konuşuldu, olmadı. Bunlar, devamlılığı olmayan çalışmalardı.
Böyle zamanlarda acil müdahalelerde bulunacak bir birimin olması, psikolojik ilk yardım sunulması için çalışmalar yapılmalı. Daha stabil ve sistemli bir şekilde ilerlenilebilmesi için bir işlem yapılmadı henüz. Ne yapılacağı belli. Bu bir ihtiyaç. Bir sonraki krizi beklememeliyiz. Önceden hazırlıklı olabiliriz.
Toplum genelinde travma çok yaygın kullanılan bir kelime. Ben buna bireysel olarak karşıyım. Travma o denli kolay kullanılmaması gereken, hassasiyeti olan bir kelime. Dolayısıyla toplum genelinde travmaya dair bilinçlendirmenin de yararlı olacağına inanıyorum. İş yerlerinin, kurumların travmainformed care pratiklerini uygulamaları ve bilinçli bir şekilde ilerlemelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Toplum merkezli psikolojik danışma alanlarının çoğaltılması ve kriz dönemleri için müdahale ekiplerinin oluşturulması gerekir. Coğrafyamız sebebi ile krizleri sıkça yaşayan bir toplumuz. Yaşadık ve yaşayacağız. Buna önceden hazırlıklı olmalıyız. Bunun bizleri ileri taşıyacağına inanıyorum. 
 

uku-bilim-temelli-psikoloji-web3

7.    Psikoloji hizmetlerine olan talep arttıkça eğitim kurumları bu alandaki eğitim standartları da önem kazanıyor. Kıbrıs’taki psikoloji eğitiminin gelişmesi adına neler yapılması gerektiğine inanıyorsunuz? 
Bir eğitim verildikten sonar geri alınabilecek bir şey değildir bu nedenle bu konuda çok özenli ve hassas olunması gerekir. Bireyin özensiz ve hassasiyetsiz bir eğitimden geçmesi sonrasında birçok problem de beraberinde getirebilir. Psikoloji eğitimi veren kurumları biraz daha şanslı görüyorum bazı açılardan. Nedir bunlar, bizim vermemiz gereken eğitimin şeması uluslararası kurumlar veya ulusal kurumlar tarafından çizilmiş durumda. FPA, British Psychological Society, APA, Türk Psikologlar Derneği gibi kurumlar tarafından bu şemalar çizilmiş durumda. Mezunlardan neler beklendiği, ne gibi yetkinliklerinin olmasının beklendiği, veya psikoloji eğitim programında nelerin yer alması gerektiğini aslında bu şema belirliyor. Biz bu şemayla en uyumlu şekilde ilerlemeye çalışıyoruz. Standardımızı bu çizgi üzerinden belirliyoruz. Bu bağlamda akreditasyon süreçleri çok kıymetli. Çünkü biz bir standardı buna göre belirlesek dahi birçok kurumu denetleyen bir kurumun gelip de size denetleyerek bir geribildirim vermesi çok kıymetli. Keza UKÜ’nün psikoloji bölümünün de bu bağlamda alanda ve Kıbrıs’ın kuzeyinde öncü bölümlerden olduğunu düşünüyorum. Gerek FEDEK’ten aldığı, yenilenen beş yıllık akreditasyonu ile gerek mezunlarımızın uluslararası birçok üniversitede çok iyi yükseklisans programlarına kabulleri, gerek mezunlarımızın sektörde elde ettiği başarılar olsun… Kaliteli bir eğitim, o eğitimi verebilecek kalitedeki eleman ile başlar. Dolayısıyla kurumların işe alımlarındaki vizyonu önemlidir. Bu noktada hizmetiçi eğitimler ve teşvikler çok kıymetlidir. Bunlar olduğu sürece, çizilen şemaya uyum daha da artacaktır. 

8.    UKÜ’nün bu alanda yaptığı çalışmalardan biraz bahsedebilir miyiz? Öğrencileri ne gibi eğitimler bekliyor? Öğrenciler sektöre nasıl hazırlanıyor? Mezunları ne gibi olanaklar bekliyor?
UKÜ olarak psikoloji alanında hem teorik hem Pratik uygulamalı bir eğitimi en dengeli şekilde sunmaya çalışıyoruz. Biri Türkçe biri İngilizce olmak üzere iki lisans programımız var. Kişi bu lisans programlarına girdiğinde araştırma yöntemleri, istatistiki araştırma yöntemleri, psikolojinin temellerinden etik, kliniğin temellerinden psikopatoloji, veri analizi gibi bilimsel olarak onları zenginleştirecek bir dizi ders alıyor. Bunlara ek olarak teknolojinin bize nörobilim açısından sağladığı pek çok olanak sunuyor ve bununla son derece eşdeğer giden bir programımız var. Bilişsel psikoloji, fizyolojik psikoloji ve nöropsikoloji gibi derslerimiz öğrencilerimizi çok zengin bir içerikle mezun ediyor. 
UKÜ Psikoloji Bölümü’nün en büyük avantajlarından biri de nöropsikoloji laboratuvarı. Adadaki tek nöropsikoloji laboratuvarı okulumuzda bulunuyor. Burada EEG çalışmaları, uyguladığımız ve tasarladığımız bir dizi deney, hem uygulamalı dersler hem laboratuvar çalışmaları ciddi şekilde bir akademik temel oluşturuyor. Nöropsikoloji laboratuvarımızda nöropsikoloji testlerimiz de mevcut. Bunların öğrencilere ders olarak verilmesi onlar adına büyük avantaj sağlıyor. Çünkü diğer bölüm öğrencileri çoğunlukla nöropsikolojik testleri mezun olduklarında başka yerlerden ders olarak almak durumunda kalırken bizim öğrencilerimiz bu dersleri alıyor. Ayrıca topluma da fayda sağlamak açısından bu laboratuvarı kamuda veya belirli sıkıntıları olan bireyler (MS hastaları gibi) için de aktif şekilde kullanmamız söz konusu. Öğrencilerimiz de bir staj uygulaması olarak bundan faydalanabilsin hem de kendilerini geliştirsinler. Bizim süpervizyonumuzda aslında hem öğrenciler hem toplum fayda görsün gibi bir dizi uygulamamız var. Bizi diğer kurumlardan farklılaştıran önemli bir nokta bu. 
Ek olarak yüksek lisans programlarımız mevcut. Bunlardan en popüler olanı Klinik Psikoloji. Nedeninin verdiğimiz eğitimin kalitesi olduğunu düşünüyorum. Neredeyse tamamı klinik psikolog olan öğretim elemanlarından, gerek patoloji, gerek psikoterapötik görüşme, gerek terapötik beceriler gibi birçok ders alıyorlar. Bir diğer önemli nokta ise programımızda klinik uygulama ve süpervizyon dersimizin olması. Bu, programa kabul ettiğimiz öğrencilerin aktif olarak danışan gördüğü ve hocalarından aktif şekilde süpervizyon alarak eğitimlerini sürdürdükleri anlamına geliyor. Bu da öğrencilerimizi daha ileriye taşıyor.